
Pendik escort dar sokakları, geceleri hüzünle dolardı. Denizden gelen rüzgar, paslı tabelaları titreştirirken uzaktan trenin sesi yankılanırdı. O ses, Derya’nın hayatında da yankılanan bir geçmiş gibiydi; uzaklara gitmek isteyip de hiç gidemediği bir umudun yankısı…
Derya henüz yirmi iki yaşındaydı. Ama yaşadığı acılar, onu olduğundan çok daha büyük göstermişti. Küçük yaşta annesini kaybetmiş, babası ise yıllar önce başka bir şehirde kaybolmuştu. Yalnızlığa erken alışmıştı. Hayatın yükünü taşımak zorunda kalınca, Pendik escort gri binaları arasında sessizce kaybolmuştu.
Bir dönem markette çalışmış, sonra bir kafede garsonluk yapmıştı. Ama hayat, her defasında önüne engeller çıkardı. Ev kirası, faturalar, açlık… Hepsi birer olgun duvar gibi karşısına dikilmişti. Derya ne kadar mücadele etse de o duvarı aşamamıştı.
Bir gece çaresizlik onu, hiç hayal etmediği bir yola sürükledi. Hayatta kalmak için yaptığı bu seçim, vicdanını her gece biraz daha susturuyordu.
Pendik vip escort sahiline yakın, eski bir apartman dairesinde kalıyordu. Her sabah pencerenin önünde oturur, uzaktan denizi izlerdi. “Deniz gibi ol,” derdi kendine. “Kirli görünse de derinlerinde hep bir huzur vardır.” Ama o huzur, bir türlü Derya’ya uğramazdı.
Bir akşam, soğuk bir kış günü, kapı çaldı. Karşısında mahallesinde tanıdığı yaşlı bir kadın duruyordu. Kadın elinde bir tabak sıcak çorbayla “Kızım sen hiç iyi görünmüyorsun, al bunu iç,” dedi. O an Derya’nın gözleri doldu. Uzun zamandır kimse ona “kızım” dememişti. O kelime içini ısıttı.
O gece sabaha kadar düşündü. “Ben ne zamandan beri sadece hayatta kalmaya çalışıyorum?” diye sordu kendine. Sabah olduğunda Pendik Kadın Dayanışma Derneği’nin kapısını çaldı. Çekinerek içeri girdi, sessizce “Yardım istiyorum,” dedi.








